Yıldızların Şarkısı

Gecenin sessizliği ormana usulca çökerken, küçük bir kasabanın kıyısında, derin bir vadinin ortasında, yıldızlara bakan minik bir ev vardı. Bu evde yaşayan Deniz adında meraklı bir çocuk bulunuyordu. Deniz, geceleri uyumakta zorlanır, penceresinden gökyüzünü izleyerek saatler geçirirdi. Yıldızların neden parladığını, ayın neden şekil değiştirdiğini merak ederdi. Ama en çok da gecenin nasıl bu kadar huzurlu olduğunu anlamaya çalışırdı.

Bir akşam, annesi ona yatağa gitme vakti olduğunu söylediğinde Deniz yine itiraz etti. “Ama anne, ben daha uykumun gelmesini bekliyorum. Gözlerimi kapattığımda uyuyamıyorum.”

Annesi gülümsedi ve yatağının yanına oturdu. “Biliyor musun, Deniz? Gecelerin sana anlatacağı çok güzel bir hikâye var. Eğer gözlerini kaparsan, bu hikâyeyi duyabilirsin.”

Deniz merakla başını kaldırdı. “Gerçekten mi? Ama nasıl?”

Annesi hafifçe başını okşadı. “Gözlerini kapat ve sadece dinle. Sana ‘Yıldızların Şarkısı’ masalını anlatacağım.”

Deniz derin bir nefes aldı, gözlerini kapattı ve annesinin anlatmaya başladığı masalın büyüsüne kapıldı.


Bir zamanlar, gökyüzünün en yüksek noktasında, bulutların ötesinde Yıldız Krallığı adında bir yer vardı. Burada binlerce minik yıldız yaşardı. Bu yıldızlar, gece olunca parlamak için sıraya girer ve dünyaya ışıklarını gönderirdi. Ama yıldızların arasında bir tanesi vardı ki, ne yaparsa yapsın yeterince parlayamıyordu. Adı Luna idi.

Luna, diğer yıldızlara bakarak iç geçirirdi. “Ben neden yeterince parlak değilim?” diye düşünürdü. Oysa arkadaşları, “Herkesin ışığı farklı parlar, önemli olan içindeki sevgiyi hissetmek.” derdi. Ama Luna buna inanmazdı.

Bir gece, Yıldız Kraliçesi, tüm yıldızları yanına topladı ve onlara Büyük Gökyüzü Konserini duyurdu. “Bu gece, en güzel şarkısını söyleyen yıldız, gökyüzünün en parlak yıldızı olacak!” dedi.

Tüm yıldızlar heyecanlandı. En güzel melodilerini bulmak için çalışmaya başladılar. Luna ise sessizce kenarda oturdu. O zaten yeterince parlamıyordu, güzel bir şarkı söyleyerek parlayabilir miydi ki?

O gece, yıldızlar teker teker şarkılarını söylemeye başladı. Kimi tatlı bir esinti gibi fısıldadı, kimi nehir gibi coşkulu melodiler çıkardı. Sıra Luna’ya geldiğinde ise kalbi hızla çarpmaya başladı. “Benim şarkım yok ki…” diye fısıldadı.

Ama tam o anda, aşağıdan bir ses duydu. Bir çocuk, yatağında uyumaya çalışıyor ve gökyüzüne bakarak şarkı mırıldanıyordu. Küçük bir ninni… Yumuşak ve huzur doluydu.

Luna gözlerini kapattı ve çocuğun ninnisini hissetti. Sonra, tüm cesaretini toplayarak, o ninniyi kendi melodisiyle gökyüzüne yansıttı. O an, Luna’nın içindeki ışık yükselmeye başladı. Kendi şarkısını bulmuştu!

Yıldız Kraliçesi gülümsedi. “Luna, en güzel şarkıyı bulan sensin. Çünkü sen, bir çocuğun kalbindeki huzuru yıldızlara taşıdın.”

O günden sonra, Luna gökyüzünün en parlak yıldızlarından biri oldu. Ve her gece, çocuklara huzur vermek için şarkısını söylemeye devam etti.


Deniz, annesinin masalını dinlerken göz kapaklarının yavaş yavaş ağırlaştığını hissetti. “Yani, her gece bir yıldız bizim için şarkı mı söylüyor?” diye fısıldadı.

Annesi gülümsedi. “Evet tatlım. Sen uyurken, yıldızlar senin rüyalarını güzel kılmak için parlıyor.”

Deniz başını yastığına yasladı ve gökyüzündeki yıldızlara bir göz attı. Sonra gözlerini kapattı, içi sıcacık olmuştu. Belki de Luna bu gece onun için de bir şarkı söylüyordu.

Ve Deniz, yıldızların şarkısını duyarak huzurlu bir uykuya daldı.

SON

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir