Bir zamanlar yemyeşil, rengarenk çiçeklerle dolu büyülü bir ormanda, kocaman bir arı kovanı varmış. Bu kovanda yaşayan arılar, sabahın ilk ışıklarıyla uyanır, çiçeklerden bal toplamak için heyecanla yola koyulurlarmış. Hepsi çok çalışkan, hepsi çok mutluymuş. Ama bir arı varmış ki, onun adı Bızbız’mış ve diğer arılardan biraz farklıymış. Bızbız, uykuyu çok sever, sabahları uyanmakta zorlanırmış.
Her sabah, kovanın en bilge arısı olan Kraliçe Arı, diğer arılara seslenirmiş:
“Haydi arkadaşlar, bugün güneş yine çok güzel doğdu! Birlikte çiçeklere uçalım ve bol bol bal yapalım!”
Tüm arılar heyecanla çiçeklere doğru uçarken, Bızbız kovanda uykulu gözlerle mırıldanırmış:
“Biraz daha uyusam olmaz mı? Ah, sabahları kalkmak ne kadar zor!”
Bızbız’ın arkadaşları ona sabahları uyanmanın, çalışmanın ve bal toplamanın önemini anlatmaya çalışırlarmış ama o her defasında “Biliyorum, biliyorum… Ama ben uykuyu çok seviyorum!” diyerek geçiştirirmiş.
Bir gün, arı kovanında özel bir toplantı yapılmış. Kraliçe Arı ciddi bir sesle demiş ki:
“Sevgili arılar, yakında kış geliyor ve kovanımızda yeterince bal biriktirmemiz gerekiyor. Hepimizin çok çalışması lazım. Kimse geride kalmamalı!”
Bızbız bu toplantıda ilk defa biraz endişelenmiş ve kendisine söz vermiş:
“Yarın sabah ben de erkenden kalkacağım ve arkadaşlarıma yardım edeceğim.”
Ama ertesi sabah yine aynı şey olmuş; Bızbız uykusuna yenik düşmüş ve arkadaşları onsuz yola koyulmuş. Arkadaşları gün boyu çiçeklerden bal toplarken, Bızbız yavaşça gözlerini açmış ve kovanın sessizliğini fark etmiş. Hemen kovandan çıkarak arkadaşlarını bulmaya karar vermiş.
Uçarak çiçeklerin olduğu vadiye doğru gitmiş ama onları bulamamış. Bir süre sonra çok yorulmuş ve biraz dinlenmek için güzel bir papatya çiçeğine konmuş. Tam o sırada, yanında duran yaşlı bir kelebek ona seslenmiş:
“Neden böyle üzgünsün küçük arı?”
Bızbız içini çekerek cevap vermiş: “Ben uykucu bir arıyım ve arkadaşlarım beni beklemeden gitmişler. Onları kaybettim ve ne yapacağımı bilemiyorum.”
Yaşlı kelebek bilge bir gülümsemeyle konuşmuş: “Anlıyorum küçük arı. Uyku çok tatlıdır ama zamanında kalkıp sorumluluklarını yerine getirmen gerekir. Doğa böyledir; çalışmak, zamanında uyanmak ve görevlerini yapmak gerekir.”
Bızbız kelebeğin bu sözlerini düşünerek derin bir nefes almış ve “Haklısın bilge kelebek. Artık daha sorumlu olacağım ve görevlerimi zamanında yapacağım,” demiş.
Tam o sırada uzaklardan gelen vızıltıları duymuş. Bunlar arkadaşlarının sesleriymiş. Sevinçle onlara doğru uçmuş ve arkadaşları da onu görünce çok mutlu olmuşlar.
“Bızbız, seni çok merak ettik! Nerelerdeydin?” demiş bir arkadaşı.
Bızbız utançla başını eğmiş ama sonra kararlı bir şekilde cevap vermiş: “Arkadaşlar, artık sabahları sizinle beraber kalkıp çalışacağım. Bugün, sorumluluklarımı yerine getirmemenin ne kadar yanlış olduğunu anladım.”
Tüm arkadaşları Bızbız’ın bu sözlerine çok sevinmiş ve hep birlikte yeniden çiçeklere doğru uçarak gün boyu bal toplamışlar.
O günden sonra Bızbız her sabah erkenden uyanıp, görevlerini yerine getirmiş ve arkadaşlarıyla beraber çalışmaktan büyük mutluluk duymuş. Artık kovandaki herkes gibi çalışkan ve mutlu bir arı olmuş ve uykuya olan sevgisini, dengeli ve doğru zamanlarda kullanmayı öğrenmiş.
Ve işte böylece Uykucu Arı Bızbız, sorumluluklarının farkına vararak, uyku ve çalışmanın dengesini sağlamayı öğrenmiş, hayatında yeni bir sayfa açmış.