Pamuk ve Kıskançlık

Mert, henüz beş yaşındaydı ve en iyi arkadaşı, en yakın dostu, sırdaşı kocaman kahverengi gözleri olan sevimli köpeği Pamuktu. Pamuk, ona bebekliğinden beri eşlik etmiş, oyunlarına katılmış, geceleri yatağının ucunda uyuyarak ona güven vermişti. Mert için Pamuk yalnızca bir evcil hayvan değil, ailesinin bir parçasıydı.

Ama bir gün, evde büyük bir değişiklik oldu. Pamuk’un beş tane minik yavrusu dünyaya geldi. Bu yavrular o kadar küçüktü ki gözleri bile tam açılmamıştı. Anne ve babası, Pamuk’un bebeklerini eve getirirken heyecanla konuşuyorlardı. Mert başta bu heyecanı anlamadı ama kısa sürede annesinin ve babasının artık daha çok Pamuk ve yavrularıyla ilgilendiğini fark etti.

Eskiden Pamuk her zaman onun yanındaydı, ama şimdi çoğu zaman yavrularının yanında yatıyor, onları yalıyordu. Mert, annesinin sürekli Pamuk’a özel mamalar verdiğini, babasının yavruların yataklarını hazırladığını gördü. Kimse artık Mert ile ilgilenmiyordu gibi hissediyordu.

Bir gün, Mert odasına girdi ve yatağının ucunda her zaman uyuyan Pamuk’un orada olmadığını fark etti. Pamuk, yavrularıyla birlikte, mutfaktaki sıcak köşede yatıyordu. Küçük yavrular Pamuk’a sokulmuş, annelerinin sıcaklığıyla mutlu bir şekilde uyuyorlardı.

Mert’in içi burkuldu. Pamuk’un artık onu sevmediğini düşündü.

Günler geçtikçe bu his daha da büyüdü. Anne ve babası sürekli yavruların ne kadar tatlı olduğundan bahsediyordu. Komşular eve gelip “Aaa, ne kadar şirinler!” diyerek yavruları seviyorlardı. Ama kimse Mert’i fark etmiyordu. Artık eskisi kadar önemli olmadığını hissetti.

Bir gün, Mert oyun oynarken Pamuk’un yanına gitmeye karar verdi. Ama tam o anda yavrulardan biri cılız bir sesle ağlamaya başladı. Pamuk hemen yerinden kalktı ve yavrusunu nazikçe yalamaya başladı. Mert bir an için içini bir öfkenin kapladığını hissetti.

“Beni sevdiğini sanıyordum! Ama artık beni istemiyorsun!” diye bağırdı. Sonra hızla odasına gitti, kapıyı sertçe kapattı ve yatağına yattı. Gözleri dolmuştu.

Annesi yanına geldi ve yumuşak bir sesle sordu: “Mert, neden üzgünsün?”

Mert hıçkırarak cevap verdi: “Artık kimse beni sevmiyor! Pamuk bile!”

Annesi onun saçlarını okşadı. “Ah tatlım, böyle hissettiğini bilmiyordum.”

Mert ona kızgın gözlerle baktı. “Pamuk artık benimle ilgilenmiyor. Sadece bebekleriyle ilgileniyor. Siz de hep onlarla vakit geçiriyorsunuz.”

Annesi ona sıcacık sarıldı. “Biliyor musun Mert? Sevgi hiç azalmayan bir şeydir. Pamuk yavrularına bakıyor çünkü onların ona ihtiyacı var. Ama bu seni daha az sevdiği anlamına gelmez. Biz de seni her zamanki kadar seviyoruz.”

Mert başını salladı ama hâlâ tam olarak ikna olmamıştı. Annesi gülümsedi. “Gel, sana bir şey göstereceğim.”

Beraber mutfağa gittiler. Pamuk, yavrularına sarılmış uyuyordu. Annesi fısıldadı: “Bak, Pamuk bir anne. Onlara bakmak onun en büyük sorumluluğu. Ama sen onun ilk dostusun, ilk yavrusu gibi. Pamuk’un sevgisi hiç azalmadı, sadece şimdi daha büyük bir ailesi var.”

O anda Mert’in kafasında bir ışık yandı. Pamuk onu sevmeyi bırakmamıştı. Sadece artık ailesinde daha fazla birey vardı ve sevgi bölüşüldükçe büyüyordu.

Ertesi gün, Mert küçük bir karar aldı. Artık Pamuk’un yavrularını kıskanmak yerine onlara yardım edecekti. Babası ona yavruların mamalarını nasıl hazırlayacağını gösterdi. Annesi, Pamuk’un artık çok yorulduğunu ve biraz yardıma ihtiyacı olduğunu anlattı.

Mert, küçük yavruların yanında Pamuk’a su getirdi. Yavrulardan biri ayağına doğru süründüğünde, ilk başta ürktü ama sonra hafifçe başını okşadı. Minik yavru, ona bakıp cılız bir ses çıkardı. O anda Mert’in kalbi sıcacık oldu.

Günler geçtikçe, Mert yavrularla ilgilenmeyi sevdiğini fark etti. Onlara isimler koydu, küçük oyuncaklar verdi ve Pamuk’un yanında onlarla vakit geçirdi. Artık yalnız hissetmiyordu çünkü aile olmanın paylaşmak olduğunu anlamıştı.

Bir sabah uyandığında, yatağının ucunda Pamuk’u gördü. Yanında da bir yavru vardı. Pamuk, başını hafifçe ona yasladı ve kuyruğunu salladı. Mert gülümsedi.

“Tamam Pamuk, artık anladım. Aile büyüdükçe, sevgi de büyüyor.” dedi ve Pamuk’u sıkıca kucakladı.

O günden sonra, Mert kıskançlık yerine paylaşmayı öğrendi. Artık biliyordu ki sevgi hiç eksilmiyor, paylaşıldıkça çoğalıyordu. Ve böylece, küçük bir çocuğun büyük bir ders öğrendiği bu masal, bir sevgi hikâyesine dönüştü.

SON

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir