Küçük bir kasabada, herkesin çok sevdiği bir çocuk yaşardı. Adı Efe idi. Efe, meraklı, enerjik ama birazcık da unutkandı. Annesi ona her zaman “Efe, eşyalarına dikkat etmelisin, yoksa kaybedersin” derdi. Ama Efe için önemli olan şeyler oyun oynamak, keşif yapmak ve eğlenmekti.
Efe’nin en büyük sırrı, odasındaki eski tahta sandığın içinde sakladığı gizli hazinesiydi. Bu hazine, onun en değerli eşyalarından oluşuyordu: İlk dişi çıktığında annesinin sakladığı minik dişi, en sevdiği misketleri, dedesinin ona verdiği eski madeni para, bir doğum gününde aldığı küçük ahşap gemi ve en sevdiği hikâye kitabından kopmuş bir sayfa. Onun için bu sandık, dünyadaki en kıymetli şeydi.
Ama bir gün büyük bir sorun çıktı: Hazinesinin anahtarı kaybolmuştu!
Efe, sabah uyanır uyanmaz sandığını açmak istedi ama anahtarı koyduğu yerde bulamadı. Yastığının altına, çekmecelerine, kitaplarının arasına baktı ama hiçbir yerde yoktu! Korkuya kapıldı. Ya bir daha hiç açamazsa? Ya hazinesi sonsuza kadar kaybolursa? Kalbi hızla çarpmaya başladı.
Hemen annesinin yanına koştu. “Anne! Hazinemin anahtarını bulamıyorum!”
Annesi gülümsedi ve sakince sordu: “En son nereye koyduğunu hatırlıyor musun?”
Efe başını iki yana salladı. “Hiç hatırlamıyorum… Dün gece yatağımın yanına koyduğumu sanıyordum ama şimdi orada değil!”
Annesi hafifçe saçlarını okşadı. “O zaman birlikte arayalım. Ama önce sakin ol. Bazen en çok aradığımız şeyler, gözümüzün önündedir.”
Efe hızla odasına döndü ve her şeyi karıştırmaya başladı. Yatağının altına baktı, oyuncak sepetini devirdi, masasının her köşesini kontrol etti. Ama anahtar yoktu!
Bu sırada, aramalarına babası da katıldı. “Efe, belki dün nerelerde dolaştığını hatırlarsan, anahtarı nerede düşürdüğünü de bulabilirsin.”
Efe düşünmeye başladı. Dün okuldan dönmüştü, bahçede oynamıştı, sonra mutfakta annesine yardım etmişti, akşam dedesiyle sohbet etmiş ve sonra yatmadan önce oyuncaklarıyla oynamıştı…
Birden gözleri büyüdü! “Ah! Dün gece oyuncak ayımı giydirirken cebine koymuştum!” dedi. Hemen yatağının yanındaki sandalyeye koştu ve ayıcığını kucakladı. Küçük cebini yokladığında anahtarın orada olduğunu gördü!
Efe sevinçle zıpladı. “Buldum! Buldum!”
Annesi gülümsedi. “Gördün mü? Unutkanlık bazen başımıza işler açabilir ama dikkatli olursak her şeyin bir çözümü vardır.”
Efe hızla sandığını açtı. İçindeki eşyalar hala yerli yerindeydi. Rahat bir nefes aldı. Ama o an, aklına bir düşünce takıldı. Gerçekten en kıymetli hazinesi bu sandık mıydı?
Bir an için annesine baktı. Onun gülümsemesi, yumuşak sesi ve her zaman yanında oluşu… Sonra babasına baktı. Onun sabrı, desteği, Efe’nin her zaman arkasında oluşu…
Efe sandığını kapattı, anahtarını yerine koydu ve annesine sarıldı. “Anne… Sanırım benim en kıymetli hazinem bu sandık değil, sensin.”
Annesi onu sımsıkı kucakladı. “Ve sen de benim en değerli hazinemsin, tatlı oğlum.”
O günden sonra Efe, eşyalarına daha dikkatli olmaya başladı. Ama asıl önemli olanı da öğrendi: Hayattaki en büyük hazine, sevgi dolu bir aileye sahip olmaktı. Ve bu hazine, hiçbir zaman kaybolmayacaktı.
SON