Kurbağa ile Kelebek

Bir zamanlar, yemyeşil bir ormanda, büyük bir gölün kenarında yaşayan küçük bir kurbağa vardı. Adı Zıpzıptı. Zıpzıp, günlerini gölde yüzerek, yaprakların üzerinde zıplayarak ve arkadaşlarıyla oyunlar oynayarak geçirirdi. Onun en büyük hayali, gökyüzüne yükselip uçabilmekti. Ama her ne kadar yüksek sıçrarsa sıçrasın, bir türlü havalanamıyordu.

Bir gün, gölün hemen kenarındaki büyük bir çiçeğin üzerine renk renk kanatları olan bir kelebek kondu. Kelebek, zarifçe kanatlarını açıp kapatıyor, çiçeğin nektarını içiyordu. Zıpzıp onu hayranlıkla izledi. Daha önce hiç böyle güzel bir yaratık görmemişti!

Cesaretini toplayarak kelebeğe seslendi: “Merhaba! Sen kimsin?”

Kelebek gülümseyerek cevap verdi: “Ben Peri. Buradaki çiçeklerin nektarını toplamak için uçuyorum. Sen kimsin?”

Zıpzıp büyük bir sıçrayışla kelebeğin yanına geldi. “Ben Zıpzıp! Burada yaşıyorum ve gökyüzüne uçmayı çok istiyorum. Ama her denediğimde sadece suyun üzerine düşüyorum.”

Peri nazikçe kanatlarını salladı. “Kurbağalar uçmaz ki! Ama çok güzel zıplıyorsun, sudaki yansımana baktığında ne kadar yükseğe çıktığını görebilirsin.”

Zıpzıp başını iki yana salladı. “Ama ben gerçekten uçmak istiyorum! Sen gökyüzünde özgürce uçabiliyorsun, dalların üzerine konabiliyorsun. Ben de öyle olmak istiyorum.”

Peri hafifçe gülümsedi. “Ben de bir zamanlar senin gibi bir tırtıldım, uçamıyordum. Yavaş yavaş büyüdüm, sabırlı oldum ve bir gün kanatlarım çıktı. Uçmak için beklemem gerekti.”

Zıpzıp şaşkınlıkla kelebeğe baktı. “Gerçekten mi? Sen de bir zamanlar yerde mi sürünüyordun?”

Peri başını salladı. “Evet, sabırlı olmak zorundaydım. Ama şimdi uçabiliyorum. Belki de senin de gökyüzüne ulaşmanın başka bir yolu vardır.”

Zıpzıp kelebeğin sözlerini düşündü. Belki de her şeyin bir zamanı vardı. O anda yapması gereken şey, zıplamanın ve yüzmenin keyfini çıkarmaktı.

Ertesi gün, Zıpzıp gölde oynarken Peri tekrar yanına geldi. “Hadi, sana gökyüzünü göstereyim!” dedi. Kanatlarını hızla çırparak Zıpzıp’ın biraz ötesindeki bir nilüfer yaprağına kondu. “Gel, buraya kadar sıçra!”

Zıpzıp tüm gücüyle sıçradı ve tam kelebeğin olduğu yaprağa düştü. Peri biraz daha uzağa uçtu. “Şimdi buraya!” dedi. Böylece Zıpzıp, Peri’yi takip ederek gölün bir ucundan diğer ucuna kadar zıplayarak ilerledi. Her sıçrayışta biraz daha yükseğe çıkabiliyor, biraz daha uzağa gidebiliyordu.

Günler geçti, Zıpzıp artık gökyüzüne ulaşamayacağını biliyordu ama en azından göldeki en yükseğe sıçrayan kurbağa olmuştu. Uçmak gibi olmasa da, bu ona büyük bir mutluluk veriyordu. Artık hayal kırıklığına uğramıyordu, çünkü kendi yeteneklerini keşfetmişti.

Bir gün Peri, Zıpzıp’ın yanına geldi ve fısıldadı: “Sen benim en iyi arkadaşımsın. Bana tırtıl olduğum günleri hatırlattın. Herkesin bir yolu var, ve sen kendi yolunda en iyi olan şeyleri yapıyorsun.”

Zıpzıp da gülümsedi. “Ve sen bana sabırlı olmayı öğrettin. Kendi yolumu sevmeyi…”

Ve böylece, kurbağa ile kelebek ormanda uzun yıllar boyunca dost olarak yaşamaya devam ettiler. Biri gökyüzünde süzülürken, diğeri suyun üzerinde dans ederek mutluluğun sadece kanatlara değil, içimizdeki güce bağlı olduğunu öğrendi.

SON

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir